ARAMA |
Damızlık işletmelerinde mevcut sürünün devamlılığı sağlıklı buzağı yetiştirme ile gerçekleşir. Bu sağlıklı buzağı yetiştirme programını etkileyen pek çok faktör olmasına karşın buzağının yüksek kaliteli kolostrumla yeterli düzeyde beslenebilmesi, sağlığı ve yaşama gücü üzerinde en önemli etmendir. İstatistiklere göre hayvancılığı ileri ülkelerde bile buzağı ölümleri % 20 dolaylarında seyretmekte ve bunun da önemli bir kısmı yetersiz ve yanlış besleme yöntemlerinden kaynaklanmaktadır. Oysa yapılan çalışmalar iyi bir bakım-besleme yöntemiyle ölüm oranının % 3-5’lere çekilebileceğini göstermektedir [1]. Bu açıdan buzağıların sağlık sorunlarının en aza indirilmesinde kolostrumun (ağız sütü) büyük önemi vardır.
Yeni doğmuş buzağıların hastalıklara karşı savunma mekanizmaları gelişmemiştir. Kolostrum beslemesi buzağılara, bir kısmı ince bağırsağa geçerek aktif şekilde absorbe edilen immunoglobulinleri (Ig) sağlayarak hastalıklara karşı pasif koruma sağlar [7]; [8]1; [9]. Pasif bağışıklıkta ise, sağlıklı bireylerden bazı bağışıklık maddelerinin aktarımı yoluyla geçici koruma sağlanmaktadır. Bu olay, yalnızca doğumdan sonraki ilk birkaç saat içinde gerçekleşebilmektedir [10]. Vücuda giren bakteri ve diğer yabancı partiküllerin tahrip edilmesine yarayan antibadiler, gebelik sırasında plasentaya geçemediklerinden yeni doğmuş buzağının kan sıvısında bulunmazlar. Ancak, iyi kalitede kolostrum tüketildiğinde ince bağırsak üzerinden absorbe edilebilirler [11]; [12]; [13]. Bu yüzden buzağılar ancak kolostrumu (ağız sütü) içerek pek çok enfeksiyöz hastalığa karsı direnç sağlarlar. Bu nedenle yüksek kaliteli kolostrumun yeni doğan buzağıya olabildiğince erken içirilmesi yaşamsal önem taşımaktadır.
Yeni doğmuş bir buzağının hastalıklara direnci ağız sütünün kalitesi ve veriliş zamanlaması ile yakından ilişkilidir (Şekil 1). Ağız sütünün veriliş zamanlaması, buzağı hastalıklara karsı yok denecek kadar bağışık biçimde dünyaya geldiğinden dolayı önemlidir.
Buzağılar tarafından içilen ağız sütündeki bağışıklık maddeleri barsallardan emilerek kana karışırlar. Böylece buzağıyı hastalık ve enfeksiyonlara karsı korumaya başlarlar. Emilen bağışıklık maddesi miktarı doğrudan ağız sütünün veriliş zamanı ile etkilenir. Bağırsakların bağışıklık maddelerini emme yeterliliği zaman ilerledikçe hızlı bir biçimde düşer. Doğumu izleyen ilk 24 saatin sonunda doğumun ilk saatlerine göre buzağının bağırsaklarından bağışıklık maddesi emilim oranı % 90 oranında azalır. Bu nedenle ağız sütünün buzağıya verilisinde vakit geçirilmemelidir. Ağız sütü mümkün olabilen en erken zamanda ya da en geç 2 saat içersinde mutlaka verilmelidir. Ayrıca Ağız sütünün verilisi geciktiği zaman bağırsaklarda üreyen hastalık yapıcı mikroorganizmalar ağız sütünün yerine emilerek buzağıları hastalandırabilirler. Doğumdan sonra anasının yanında bırakılan buzağı bir süre izlenmeli ve ağız sütünü içip içmedikleri kontrol edilmelidir [3].
Kolostrumun bileşimi sütten tamamen farklıdır. Bu farklılık hem kimyasal hem de biyolojik yönden önemlidir. Kimyasal olarak laksatif bir özelliğe sahiptir ki yeni doğmuş buzağının sindirim sisteminde birikmiş olan mekonyumun dışarı atılmasını sağlar. Biyolojik olarak zengin immunoglobulin’lere yani antibodiler ve antikorlara sahiptir. Bu da buzağının hastalık etkenlerine karşı direncini arttırır. Aynı zamanda yüksek düzeyde protein, karoten ve A, D ve E vitaminleri içerir. Ancak besleyici değeri sonraki sağımlarda düşmeye başlar [3]. İkinci ve sekizinci sağımlar arasındaki süt yapısının giderek normal süt haline dönüşmesi ve absorbsiyonunun yeterince sağlanamaması nedeniyle “transit süt” olarak tanımlanmaktadır [6]. Kolostrum yaklaşık 48 saat içinde transit süt, 72 saat içinde de normal süt halini almaktadır. Gerçek kolostrum normal sütten iki kat daha fazla kuru madde, üç kat daha fazla mineraller ve beş kat daha fazla protein içermektedir. Ayrıca normal sütten daha fazla enerji, vitamin A, D, E ve immunoglobulinler (antikor ve antibadiler yani bağışıklık maddeleri) içermektedir. Nispeten düşük laktoz içermesi ishal olmalarını azaltır. Enzim inhibitörü tripsin ise buzağının kolostrumdaki anikor ve antibadileri daha iyi absorbe etmelerini sağlar. İyi bir kolostrum yüksek düzeyde immunoglobulinler içermeli ve koyu kıvamlı ve krema gibi gözükür [3].
Kolostrumun kalitesini etkileyen faktörler olarak şunları sıralayabiliriz; İneğin yaşı, ırkı, gebelik öncesi beslenme düzeyi, kuruda kalma süresinin uzunluğu, zor doğum, cüsse ve davranışsal etmenler gibi pek çok faktör, kolostrumun kalitesi üzerine etkilidir [14]; [11]; [15]; [16].
Şekil 3: İneklerde Kolostrumun Laktasyon Durumuna Göre Kompozisyon Değişikliği [4]
Ağız sütü içerme döneminde ana hayvanın meme bölgesi iyi temizlenmezse eğer buralarda üreyen zararlı mikroorganizmalar sağılan ağız sütüne karışarak kalitesini bozabilir. Bu nedenle doğumdan hemen sonra ineklerin meme bölgeleri iyice temizlenmelidir [4].
Doğumdan sonra buzağı, annesinden ayrılabileceği gibi, bu işlem 12-24 saat geciktirilebilir ya da daha sonrasına bırakılabilir. Ancak bu iş ne kadar erken gerçekleştirilirse, hem buzağının mikroplarla bulaşıp hastalıklara maruz kalmaması, hem de annenin daha sonraki dönemlerde buzağısını görmeden sağılmaya başlanması bakımından iyidir. İnekten herhangi bir nedenle kolostrum alınamazsa, bu ihtiyaç ilk gün 6, ikinci gün 5, sonraki günlerde birer yumurta akının katılıp karıştırıldığı normal sütle kapatılmaya çalışılmalıdır [25]; [1]. Ayrıca anneden alınan kolostrum kalitesi düşük olduğunda ikame kolostrum maddeleri ile Ig takviyesi yapılmasına rağmen buzağıya 100 gr Ig sağlayacak bir suplementin formüle edilemediği bilinmektedir [26]. Buzağı annesini emdiğinde ne zaman emmeye başladığının ve ne kadar kolostrum tükettiğinin hesaplanması çok zordur. Bu nedenle kova veya emzikle kolostrumun içirilmesi sağlanmalıdır [27]. Özellikle de buzağı ayağa kalkıp ememiyorsa ona yardım ederek ve mümkünse biberon kullanılarak yeterli kolostrum alması temin edilmelidir [1].
Süt sığırı yetiştiricileri buzağılarının doğduktan hemen sonra kolostrum aldıklarından emin olmalıdırlar. Araştırmalar buzağıların doğduktan sonra % 25’inin 8 saat boyunca ilgilenilmeksizin yalnız kaldıklarını, % 10-25’inin de yeterli kolostrumu alamadıklarını göstermiştir. Buzağıların yaşamlarının ilk birkaç saati içersinde 2-2,5 litre civarında kolostrum almaları gerekmektedir. Toplam günlük tüketim ise 4,5-6,5 litre civarında olmalıdır. Bir başka ifade ile buzağının canlı ağırlığının % 10’ u kadar olmalıdır. Yeni doğmuş buzağıların kolostrumla beslenmelerinde dikkat edilecek noktalar ana hatlarıyla şu şekilde özetlenebilir;
a) Ana hayvanın meme bölgesi temiz olmalıdır
b) İlk birkaç saat içersinde 2-2,5 litre kolostrum verilmelidir.
c) İlk gün mutlaka 4,5-6,5 litre civarında kolostrum verilmelidir.
d) Buzağıya kolostrum doğduktan 15 ila 30 dk. içersinde verilmeye başlanmalıdır [5].
Verilen kolostrumun ısısı 35 °C olmalıdır. Düşük sıcaklık sütün abomasumda çökme süresini uzatır ve kolostrumun bir kısmı ince bağırsaklara yerleşerek sindirim bozukluklarına neden olur [2].
Kolostrumdaki Ig’ler ve antibadiler yavruyu ilk 3-4 ay boyunca karşılaşabileceği hastalıklardan korumaktadır. Buzağıların doğumdan sonra çeşitli hastalıklara karşı yakalanmamaları, hastalıklara karşı bağışıklık sistemlerinin geliştirilmesi ve ayrıca hayvanların gelişimini olumlu yönde etkilemek için kolostrumu içmeleri gerekmektedir. Yeni doğan buzağıların kolostrumu içip içmedikleri sık sık kontrol edilmelidir. Sağım işlemi yetiştirici tarafından yapılıyorsa ya da buzağı doğar doğmaz ayağa kalktığında annesini emecekse annenin memeleri dezenfektanlı su ile iyice temizlenmelidir.
Özellikle ülkemiz gibi süt fiyatlarının çok pahalı olmadığı ülkelerde yetiştiricilerin en önemli gelirlerini buzağı, dana ve düve satışlarından elde ettikleri dikkate alınırsa yeni doğan buzağıların yaşamlarının ilk dönemlerinde kaliteli kolostrumla uygun şekilde beslenebilmeleri büyük önem taşımaktadır.